Başlangıç > Yazılar > Konuşma sırası şaşırmayanlarda

Konuşma sırası şaşırmayanlarda

Evet şimdi eleştiri ve özeleştirileri yüksek sesle paylaşma zamanı.

Seçim öncesi süreçte kısık seslerle ben ve benim gibi niceleri ilgililere, yetkililere defalarca uyarılarda bulunduk, eleştirilerimizi yönelttik. Altılı masanın inşa edilmesinden tutun, çok rahat yüzde 15leri görebilecek HDP’nin son aylarda aleni bir şekilde oylarını düşürmek için çok büyük çaba sarfetmesi, akla ziyan stratejiler, taktikler ve adaylarla alınan sonuca dair konuşulacak çok şey var. Her şey, her neden konuşulmalı. Bu sonuçlara şaşırmayanlar konuşsun, sorumlular da özeleştirisini ve halka karşı hesabını versin.

Altılı masa ve HDP
Altılı masa girişimlerinin ilk günlerinden beri şaşırdık kaldık. Muhalif sağın ayrı bir ittifak/masa kurmasının, muhalif solun da ayrı bir ittifak/masa kurmasının gerekliliğini, aksi takdirde iktidardan kopuş olmayacağını defalarca ilettik. En sonunda herhalde bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyorlar dedik, çok ilginç hangi akla hizmet bu kadar rahat ve eminler anlam veremedik. Yanılmayı çok istedik, yanılmak için çalıştık ama maalesef yanılmadık.

Altılı masa ilan edildiğinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığında anlaşma sağlanmadan bu masanın kurulmasına ve ilan edilmesine de şaştık kaldık. Zira son anda KK’na karşı bir darbenin gelişeceği çok ama çok aşikardı. HDP’nin getireceği yüzde 10 desteğin altılı masanın sağ kanadından ve ulusalcı tabanından 5 puan götüreceği gün gibi ortadaydı. Oysa direk ikinci tura çok ittifak ve çok adayla gidilerek nihayetinde hem mecliste kazanarak hem de ikinci tura çok daha rahat ve zarar görmemiş bir şekilde muhalif sağ oyları ve HDP’yi bütün olarak taşımak çok kolaydı. (‘Mansur Yavaş’la ilk tur’ da bir çok nedenden dolayı başarılı olması çok düşük bir ihtimaldi)

‘Kılıçdaroğlu aday olmasın, kazanamaz’ diyenler hiç ama hiç ‘biz demiştik’çi ahkamlar kesmeye başlamasın ve kalkmasın. İki yıldır kazanabilecek tek adayın Kılıçdaroğlu olduğu tartışmasız bir gerçekti. Kılıçdaroğlu kaybetmedi. Kılıçdaroğlu’na rağmen muhalefet kaybetti ve hatta kaybettirdi. Kılıçdaroğlu iktidardan çok muhalefete karşı mücadele vermek zorunda kaldı. İktidardan çok muhalefet yıprattı, yordu. Aleviliğini tartışmaya ilk açan malum ‘solcular’ oldu. Hem sağ-muhafazakar kesimden hem Kürtlerden çok rahat oy alabilecek tek aday KK idi. Bu, gün gibi gerçeğe bile isteye karşı oldular. ‘Sol-seküler mühendisliğin’ Türkiye gerçekliğinden ne kadar kopuk olduğuna, kendi mahallelerine ve sosyal medyaya ne kadar çok kapıldıklarına yüzüncü kere daha şahit olmuş olduk. Cumhur’a en güçlü darbe olan ‘helalleşme’ hamlelerinin karşısında hep CHP ve o ‘solcular’ yer aldı. (Seçim sonuçlanırken içerideki karşıtlar kendilerini daha net belli ettiler.)  Cumhur’un her duyduğunda minnet duyduğu ‘hesaplaşmayı’, ‘helalleşme’ karşısına son ana kadar kasıtlı olarak koyan, alttan alta KK’na posta koyan popülist ‘devrimcilik’ kaybetti ve kaybettirdi. Türkiye seçimlerini devrim sanan, daha doğrusu devrimle yapılabilecekleri sistemin seçimiyle yapabileceklerini sanan, oy kullanmayı devrimci hamle zanneden ‘solcular’, yargılayacağız, hesap soracağız diyenler bitti ve bitirdi. Kılıçdaroğlu’na oy isteyen partiler ona karşı söylemlerle kampanyalar yürüttü. Akşener ile birlikte Kılıçdaroğlu’na karşı ‘Ekremci’ darbe girişiminde bulunanlar da bu muhalifler ve bu ‘solcular’. (İmamoğlu ve Yavaş, Kılıçdaroğlu kampanyasında gerçekten çok çalıştı, çok katkı sundular bu başka mesele) Yani İmamoğlu hatta Yavaş aday olsaydı da sağ açısından olabilecek sonuç değişmeyecekti. Yanlış, altılı masa kombinasyonunda ve ittifakının şekillendirilmesinde ve HDP’nin eklemlenirken ki taktiklerindeydi ve hatta eklemlenmesiydi.

HDP, TİP, Yeşil Sol vd…

HDP’ye gelince; vitrini ve sosyal medya ile tabanı/sahası arasında en ciddi farklılık gösteren partidir HDP. Bu yıllardır böyledir ve herkes bilir. Bunu eleştiri olarak dile getirmiyorum. Vitrin ne kadar ‘radikal sol’ ve ‘en laik’ görünse de tabanı her şeyden önce milli/muhafazakar-seküler bir tabandır. Bu tabanı ve sahayı inatla tanımak istemeyenler, kabul etmek istemeyenler var. Yıllar içerisinde olumlu anlamda parti-taban ilişkisinde etkileşimler, dönüşümler, uyumlanmalar oldu. Özellikle kadın gerçekliği karşısında partinin tavizsiz tutumu çok şeyi değiştiriyor, dönüştürüyor. Ancak olması gereken milliyetçiliğe ve feodalizme karşı duruş büyük ölçüde kendini milli/ulusal olgulardan koparıp Türkiye’nin açık ara en yoksul ve en ezilen kitlesine -yoksul mahallelerdeki Türk solunu değil- ‘orta sınıfçı (ve gizli milliyetçi) solu’ taşıtmaya çalışıyor. Bu çabalar yıllardır tutmadı. 7 Haziran’da da sonrasında da işte şimdi bugün de yüzde 15 elimizin tersiyle itildi.  7 Haziran sonuçları tüm saha verilerine rağmen kasıtlı olarak yanlış okundu ve anlatıldı. Sonrasında artık daha da bozmaz dedikçe daha da bozdu. Bugün ‘e yok artık o kadar da olmaz, hele hele bu seçimlerde asla yapmazlar, o kadar da değil’ dedikçe hiç en ufak bir izaha dahi gerek duymadan, uyarılara kör kalarak, eleştiriler yaftalanarak TİP meselesi halkın önüne getirildi. İlk defa sahadaki tepkiler sosyal medyaya taştı. (Ki normalde HDP’nin sahadaki, bölgedeki, sokaktaki asıl sorunları sosyal medyaya yansımaz.) Halkın tepkilerine, uyarılarına, oy vermeyiz demelerine rağmen adeta ‘el mahkum seçim günü vereceksiniz’ denilerek çok ilginç taktikler, adaylar ve ittifak içi rekabetle bu seçime gidildi. Demirtaş ve Kışanak’ın halkta tamamen karşılık bulan çağrıları havada bırakıldı.

Yüzlerce insan yüzde 10’un bile bu şekilde geçilemeyeceğini ifade etti. Şimdi bize ‘80 vekil kesin, hedefimiz 100 vekil’ diyenlerin cevap vermesi gerekiyor. Bu karar hem doğuda hem batıda YSP oylarını geriletmiştir. Geriletmekle kalmamış verilen oyları da işlevsizleştirmiştir. TİP’e verilen çoğu oy TİP’e gitmemiştir, bütçesel karşılığı da olmamıştır. TİP’in yüzde 3’ü geçmeyeceği de, alacağı maksimum vekil sayısı da ortadaydı. Tek bir vekilin dahi son derece önemli olduğu bu seçimde AKP-MHP’ye 5-10 vekil verme riski bile isteye alındı, ‘inatçıyız’ denilerek. TİP her ne kadar çok dikkatli hesaplar kitaplar yaptık, ülkemizi elbette düşünüyoruz dese de’ kendini düşündü, sosyal medyayı ve mahallelerini Türkiye zannetti, büyük bir riske attı seçimi. 12 vekili ve yüzde 3’ü kesin gördüler ve hiç şüphe bile etmediler. Bunlara da şaşırmadık. Burada asıl sorumlu TİP değil önceki seçimde de adaylık teklifi götüren bu seçimde de ayrı listeyle girilmesinin eksi değil artı olacağını savunan ve HDP’ye halka rağmen hiç demokratik bir şekilde olmayan dayatma ile halkın karşısına getirenlerdir. Yıllardır gelen tepkiler ve yapılan eleştiriler HDP’nin sol ile ittifak kurmasına, solun tüm kesimleriyle ortaklaşma çabasına yönelik değildi. Sanki eleştiriler buna yönelikmiş gibi çarpıtıldı, top taca atıldı.

Elbette Kürtler açısından önemli olan ideolojik birlik değil milli bir hak arayışı çatısı olması. Daha sonra HDP ile Türk Kürt Ermeni Alevi Sünni Ezidi olmasıyla sevildi evet. Daha önemlisi Müslümanı, ateisti, Ermenisi, sosyalisti, anarşisti, demokratı, ekolojisti vd hepsinin ortak ilkeler etrafında toplanabildiği bir çatı olmasıydı Türkiye için. Ancak Kürtler dışında sadece tek bir ideolojik renge kapılar açık bırakıldı. Diğerleri zorlayarak kapıdan içeri girebildi ve ‘renk’ olarak kaldı. Bireysel katılımlar öncülenmedi bileşenler hukuku hep hakim oldu. HDP başından beri kapısında karşılıksız girmek için bekleyen yüzde 5’i durdurup içeri girmek istemeyen yüzde 2’yi zorla rica minnet tavizlerle büyük alanlar/imkanlar açarak içeri almak için çabalıyor.  Sosyal medya ve Türkiye orta sınıf solcularının mahallelerinden, caddelerinden, sahil şeridinden asla görülemeyecek şeyler var.  Bu konu çok uzar gider ben hemen seçime geleyim şimdilik.

HDP yani YSP, hiçbir şey yapmasa bile nüfus artışından kaynaklı yüzde 2 oy artışı cepte olan bir parti nasıl bu hale geldi, gerileyebildi. Geriletebilmek gerçekten ciddi bir başarı yani. Bölgede katılım oranında artış ve patlama olması gerekirken katılım oranı önceki seçimlere kıyasla yüzde ona kadar nasıl neden düştü? Katılım azalmasının şüphesiz Cumhurbaşkanlığı seçimini de olumsuz yansıması oldu. HDP tabanının oylarını cepte gördü. HDP’nin artık bu taban gerçekliğine, eleştirilerine, önerilerine daha fazla direnmemesi gerekir. Mevcut verilen oyların yarısının mecburen sitemle kırgınlıkla verilen oylar olduğunu görmesi gerekir. Beklenen adayları, beklenmeyen adayları, esnetilen kuralları, esnetilmeyen kuralları halkla uyum içinde yapılması, alınan kararların dayatmayla değil demokrasiyle, ortak akılla, sadece bir kesimle değil farklı kesimlerle istişare ile alınması gerekir. Eleştirilerin önemsenmesi, tepkilerin yaftalanmaması gerekir.

Yeniden Refah oyları ile ilgili ciddi bilgiler geliyor. Deva, Saadet, Gelecek seçmenlerinin bir çoğunun CHP ‘ye oy vermeleri gerektiğinden haberinin olmaması, pusulaya gidip bulamayınca Refah logosu ve yazısını görünce YRP’ye veren çok kişinin olduğu anlaşılıyor. Haberi olduğu halde eli CHP’ye gitmeyenlerin de YRP’ye yönelmiş olabileceği konuşuluyor. Bunlar yüksek ihtimalli değerlendirmeler, çünkü YRP’nin bu oyu alması mümkün değil.

Yine aynı şekilde Yeşil Sol Parti’ye oy vermek isteyen binlerce seçmenin yanlışlıkla Sol Parti’ye verdiği kesinleşti ve kıl payı vekillik kaybedilen yerler oldu. Lafı açılmışken HDP’nin yerine hazırlanan Yeşil Sol Parti’nin adında Sol olmasının da kesinlikle HDP tabanı açısından olumsuz etkisi oldu ve sandığa yansıdı. Logosu güzeldi gerçi ama adının ve logosunun daha HDP’yi andıran bir parti olması gerekirdi.

RTE karşıtı toplumsal değil sansasyonel çıkışların ve adımların eninde sonunda RTE’ye can simidi olduğu bir gerçek. Bu artık kanıksandı ama hala kendilerince iktidar karşıtlığı yapmaya, zarar vermeye çalışıyorlar.  Yeşildağ videoları üzerinden Putin yardımıyla kurgulanan İnce darbesi son hafta en az yüzde 3’ü doğrudan Oğan ve AKP’ye eklemledi. Zaten her hafta değişen bir yüzde onluk gezgin oy vardı ve son hafta bu seçmeni etkileyecek bir hamle bekleniyordu cumhurdan. Geldi ve başarılı oldu.  

Mecliste cumhuru biraz geriletmenin başarı olmadığı açık. İkinci tura kalmasını sağlamak da başarı değildir. Biz kazanmadık ama onlar da kazanmış değil. Şimdi daha aklı başında bir strateji ve taktikler ile dersler alınmış olarak mücadeleye devam etme zamanı. Dünden daha güçlüyüz.

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın