Arşiv

Posts Tagged ‘sağ’

Direnelim ama hakikat ile

Aralık 10, 2019 Yorum bırakın

#Direnen hakikat
Şu da bir gerçek ki; yozlaşan, ahlaksızlaşan, pislik içinde debelenen, battıkça batan sadece sistem-devlet-iktidar-ataerki ve yandaşları değil.

-Elbette bu bir genelleme ve istisnalar var-

Modernistler ve gelenekçiler, sekülerler ve muhafazakarlar, ilericiler ve gericiler, iktidarlar ve muhalefetler ve hatta solcular ve sağcılar…Ekonomiden ekolojiye, kadından topluma, bilimden inanca, üretimden tüketime hemen her alanda; doğaya, ahlaka, adalete, barışa, sevgiye, döngüye karşı aynı uzaklıkta, aynı karşıtlıkta ve hatta aynı saldırganlık içerisindeyiz. Bir bütün olarak lanetlendik ve helak oluyoruz.

‘Aydın insan’, ‘bilgin insan’, ‘bilge insan’ yakıştırmalarını da kimseye bırakmayız.. Öyle ya, biz çok aştık, öyle böyle değil, çok şey biliyoruz, çok okuyoruz, aşırı doğru şeyler yazıyoruz, konuşuyoruz, yapıyoruz, yıktık yıkacağız, devirdik deviriyoruz. Sayemizde her şey çok güzel olacak!

Bilakis. Döngüden kopan insanlık zıtlarıyla var olur ve varlıklarıyla zıtlarını besler hale geldi. En temizlerimiz bile düşmanlarının araçlarıyla amaçlarından sapıyor, gerekeni yapmanın değil büyük işler yapmanın hazzıyla düşmanlaşıyor, toplumsallığa iktidarı, kadına erki, doğaya uygarlığı taşıyoruz. Yorulanlarımız ise bireyciliğe kaçıyor.

Büyüyen iletişim ile gittikçe küçülen ilişkiler içerisinde, artan kalabalıklarla gittikçe yalnızlaşan bireycikler nerede ve ne kadar bir arada ve örgütlü olurlarsa olsunlar kazandıkça ve büyüdükçe kaybederler.
Hızlandıkça varoluşumuzdan uzaklaşan ve kopan, yuvası olan doğa ile; kötülerin saldırganlık ve sömürü, iyilerin ise -doğada yaşasa dahi- kullanma ve tüketme dışında bir bağ kuramadığı uygar insanlık olarak iki ucu pis değneğe mahkum, aldık başımızı gidiyoruz.

Kim olursa olsun, hangi kesimden olursa olsun zalime karşı mazlumdan yanayız. İnancı, düşüncesi, yaşam tarzı, partisi, örgütü ne olursa olsun her zaman güçlüden, muktedirden değil güçsüzden, ezilenden, mahrumdan yanayız. Mücadele ediyoruz, direniyoruz, bedel ödüyoruz. Eyvallah, baş göz üstüne.
Ama yetmez, yetmiyor.

Hakikat arayışımız olmadan, hakikate sadakatimiz olmadan insan olamıyoruz, insan kalamıyoruz.

Doğrusallıktan döngüselliğe dönemiyoruz.

Yoldan çıkmadan menzile varamıyoruz, varamayacağız.
Yarın barış yurduna varmak üzere…

İnsan Barışla Yaşar

Metin Yüksel suikastı ve ardındakiler

Şubat 23, 2013 1 yorum

82937426_187052775707509_483467619354017792_n

Metin Yüksel’in sonradan vekilliğe terfi ettirilen ülkücü tetikçileri tarafından neden öldürüldüğü 23 Şubat 1979’dan beri herkesin bildiği ama sustuğu, üstünü örttüğü bir soru.

28 Şubat’ın failleri ve amaçları ile Metin Yüksel suikastının failleri ve amaçları aynıdır. Tasfiye edilen toplumsal çizgi da aynıdır. Toplumsal-siyasal islami hareket hem yerel hem uluslararası düzlemde sağ/batı blok karşısında ve sol/doğu blok ittifak haldeydi. Zihin dünyası sistem, devlet, sınır ve sınıf karşıtı bir söylem ve eylemle aksiyon alıyordu. Önce bu sol islamcılığı tasfiye edip İslami kesimin öncülüğünü sağ islamcılığa teslim ettiler. Sonra içi boşaltılmış İslamcılığa da gerek duymayarak doğrudan devletçi-milliyetçi militarist, saltanatçı, sistemci, ahlaksız bir bataklığa gömüldüler. Metin Yüksel suikastı ve 28 Şubat darbesinin esas amacı gayesi buydu. Başardılar.

Her 23 Şubat’ta Fatih Camisi’nde Metin’i anmak için toplanan İslamcılar hep konuştular ama ağızlarından ‘Kürt’, ‘Kürdistan’, ‘milliyetçilik’, ‘ülkücüler’, ‘Kürtçe’ kelimelerinin çıktığını hiç duymadım. Sadece şehit ve şehadet edebiyatı yapılır, ümmetçilik vurgulanır üstüne basa basa, İslam dünyasının şehitleri anılır. İsrail’e kahrolsun denilir. Bu kadar. Gerçi şimdi ümmetçilik bile kalmamış, milliyetçi muhafazakarlar -yani Metin’in katilleri- Türk bayraklarıyla bizzat Metin’i anar olmuş.

Oysa Müslüman bir genç olan Metin’in öldürülmesinin sebebi İslamcı ya da Müslüman olması değildir. Metin Kürt olduğu için, Kürt olduğunu saklamadığı için, Fatih’in duvarlarına Kürtçe sloganlar yazdığı için, yoksul halkla dayanıştığı için, antikapitalist ve antiemperyalist olduğu için, devlet/düzen karşıtı olduğu için, ‘yeşil komünist’ olduğu için ülkücü tetikçiler eliyle sağ blok tarafından öldürüldü.

Gençlik içerisinde öncü rolü benimsenen Metin öldürülmezse, hak ve adaletten yana olan toplumsal İslam çizgisini tasfiye edemeyeceklerdi ve sağ-sol çatışmasında sağ bloka eklemlenmeye çalışılan Müslüman gençliği sistemci-devletçi sağ bloğa yamamaları zorlaşacaktı.  Ülkücüler Metin’in “Kürtçü ve ‘yeşil komünist” olduğu için, Fatih’i solculara açıp sağcılara dar ettiği için cezalandırıldığını itiraf ederler. Metin İslamcıların tüm körlüklerine rağmen Kürt kimliğine, halkının ezilmişliğine ve haklarına kör kalmamış,  Kürtçe dahil 4-5 dilde sloganlar, afişler hazırlamış ve duvar yazılaması yapmış, ‘en büyük ibadetin hakkı müdafa etmek’ olduğunu söyleyecek kadar en büyük sözünü kendi mahallesine karşı söyleyen, ‘sınırsız, sınıfsız İslam toplumuna’ diyebilecek kadar cesur bir gençti.

Metin’i milliyetçilere öldürten sebepler bunlardır, bunların üstünü senelerdir örten de bu cinayete ortaklık edenlerdir. Cami avlusunda Metin’in tekbir sesleriyle katledildiğini unutmayın. Milli Türk Talebe Birliği, Ak Parti gençliği ve kayda değmez diğer İslamcı-Türkler Metin’i sahiplenmişler anıyorlarmış. Tayyip’in dava arkadaşıymış Metin! Hadi oradan!

Hak ve adaletten yana olanların, özellikle de Kürt halkının ve örgütlerinin Metin’e sahip çıkması gerek.

Metin’in kardeşleri, Metin’in katilleriyle hesaplaşanlardır!

23 Şubat, Hepimiz Metin’iz…

İnsan Barışla Yaşar – Muhammed Cihad Ebrari